27 aylık Çağın’ın en sevdiği yemek; içli köfte, köfte-patates, makarna, balık…
En sevdiği meyve portakal… Pardon porkatal. Badem ve fındık favori kuru yemişleri. Bir de anneannesi yerken dadandığı zilibik (çekirdek) var.
Boyu ve kilosu büyüme eğrisinin 25-50. persentilinde (13 kilo ve 86 cm). Yani Türkiye’deki 27 aylık çocukların %75-50 ‘si benim oğlumdan daha kilolu ve daha uzun. Kilosu değil de boyu beni endişelendiriyor. ‘Uykusu ve iştahı fena değil, binbir zorlukla da olsa hergün alması gereken besin gruplarını tüketiyor. Büyüme eğrisindeki yerini kaybetmediği sürece sorun yok” deyip kendimi rahatlatıyorum.
Bu aralar itfaiyeci amcalara merak saldı. Evin çeşitli yerlerinde yangın söndürüp, ağaca çıkan kedileri indiriyoruz. Hayvan figürleri, legolar, eşleştirme kartları bayılarak oynadıkları arasında. Her akşam koltuk minderlerinden kaleler yapılıyor evin ortasında.
En çok kullandığı kelime giiit. O an kim kafasını bozmuşsa, kimi yanında görmek istemiyorsa ona böyle sesleniyor. Anne, anneanne, babaanne, hala…Bir tek ama bir tek babaya git denmiyor. Baba düşkünlüğü had safhada son bir kaç aydır. Ben de bir süre öncesine kadar eşime hava atıyordum; ”erkek çocuk bu, bana düşkün olur” diye. Havamı almış buluyorum sayın okur. Çocuk, baba diyor başka da bir şey demiyor. Babam yedirsin, babam uyutsun, babamla oynayayım. İlk başlarda nerede hata yapıyorum ben diye düşünüyordum. Ama artık bu durumun evdeki ”otorite kaynağı/sıkıcı figür” olmamla ilgili olduğunu düşünüyorum. Yani en azından öyle umuyorum. Öyle ya tüm sıkıcı şeyler annenin başının altından çıkıyor: ”yemek yenecek, üst değiştirilecek, uyunacak”. Oysa ki baba öyle mi? Eğlenceli oyunlar onda, evin altını üstüne getirme onda, ı-pad onda, ı-phone onda… E ne yapsın çocuk anneyi?
En sevdiği şeylerden biri çığlık atmak.
Eve biri geldi; çığlık.
Sevindi; çığlık.
Sinirlendi; çığlık. Niye bilmiyorum.
Artık konuşmaları daha anlaşılır. İsteklerini ve istemediklerini daha net ifade edebiliyor.
Gece uyanmalarımız geri döndü. Gece boyu bir kaç kez ”anne korktum” diye uyanıyor. Kabus görüyor herhalde.
Sabah kalkar kalkmaz odasına koşup oyun oynamak istiyor. Kazara geç uyanmışsak ve oyun oynayacak zaman yoksa ya evden çıkışımız gecikiyor ya da kavga kıyamet….
Önümüzdeki ay büyük değişiklikler olacak hayatında. Başka bir şehre, başka bir eve bambaşka bir hayata taşınacağız. En önemlisi de 2 yıldır bizimle birlikte olan ve çok sevdiği Ayfer Hala’sından ayrılacak. Bakalım bizi nasıl günler bekliyor?