Yaşam

Hayat! Ben koşunca dursan keşke…

yorgunum

Geçen gece nöbette aniden öksürmeye başlayınca yeni yılda kendime verdiğim sözlerin bir kısmını gene tut(a)madığımı fark ettim.  Zaten kendime verdiğim sözlere, başkalarına verdiğim sözlerin yarısı kadar bile sadık kalabilsem şu anda daha sağlıklı ve mutlu bir insan olabilirdim diye düşünüyorum. Ve şu sorunun yanıtını arıyorum: Acaba neden işimle, evle, Çağın veya Barış ile ilgili hiçbir şeyi atlamıyorum, unutmuyorum da kendimle ilgili yapmam gerekenleri hep es geçiyorum?

 Ertesi gün eve dönünce uyumadan önce not defterimi açtım ve kendim için verdiğim ve tutamadığım sözleri alt alta yazdım. Uzun bir liste oldu. Kendi moralimi daha fazla bozmamak için burada paylaşmıyorum. Tutabildiğim sözler de var ama mesela halen kilo veremedim ve hala daha uyumam gerekenden daha az uyuyorum.

Astımım, diyabetim ve lenf ödemim var benim. Ve kullanmam gereken bazı ilaçlarım, uymam gereken  bazı öneriler de… Kilom da fazla ve bu her üç hastalığımın derecesini artırmakta. Ama ben halen genel sağlık durumumu düzeltmek için bir şey yapmıyorum. Hatta öyle ki bazen ilaçlarımı bile almıyorum. Alamıyorum değil almıyorum. Çünkü galiba her şey iyiyken sağlığımı umursamıyorum ama en ufak bir aksilikte öksürüp aksırmaya başlayınca veya yorgunluktan sağ ayağım davul gibi şişip de artık yürüyemeyecek hale gelince kendime daha iyi bakacağıma dair söz veriyorum.

yorgunumVücudum alarm sinyalleri vermeden ya da içinde bulunduğum durum bana zorlayıcı gelmeden durup, bir nefes almayı beceremiyorum. Sadece tatil için şehir dışına çıktığımda, sabahın 6’sında uyanmak zorunda olmadığımda ve tüm günü koşturarak geçirmediğimde sükûnete ve hayatın yavaş akmasına ne kadar ihtiyacım olduğunun farkına varıyorum.

Bazen acıyorum kendime… Günlerce haftalarca ayağım toprağa değmeden, binalar arasında sıkışmış, işler güçler altında ezilmiş olarak geçiyor günler… Ve en çok söylediğim kelime: Yorgunum

Sabah erkenden kalk. Çağın’ı okul için hazırla, kahvaltısını yaptır. İşe git, vizit yap, poliklinikte 100 hasta bak, nöbet yoksa eve dön… Akşam yapmam gerekenleri yazmıyorum bile…Akşam oturabildiğimde saat bazen onu geçmiş oluyor.

İnsanlar üst üste… Zaman yetmiyor. Kendime hava alacak boşluklar yaratmaya çalışıyorum ama çok sınırlı onlar da. Birkaç gün yalnız kalıp, sadece uyumak istiyorum. Zamanla yarışmaktan vazgeçmek istiyorum. Biliyorum, ben koşunca daha basitleşmiyor hayat. Uzun uzun sarılmak istiyorum yavruma. Her sabah ve her akşam…

Değişmem lazım artık. Farkındayım ve biliyorum ki değişim benim içimden başlayacak. Hem pozitif, hem de özenli bir insan olmak mümkün, her ne kadar zor da olsa…

Hepimizin bildiği bir söz vardır hani: Bugün, hayatımın geri kalanının ilk günü… Onu burada bir kez daha hatırlatmak istiyorum kendime. Zararın neresinden dönülse kardır diyorum ve hiçbir zaman, hiçbir şeye başlamak için geç olmadığına inanıyorum.

 

Yazar Hakkında

Dr. Elif Pınar Çakır

Merhaba! Ben Dr. Elif Pınar Çakır. Anne, çocuk doktoru ve eşim. İflah olmaz bir iyimser, ruhu gezgin, kendi gezgin bir maceraperest, mucizelere ve peri masallarına inanmaktan hala vazgeçmeyen biriyim. Güncel Anne'ye hoşgeldiniz!

Yorum Bırak