Daha önce de söylediğim gibi, her anne, hamileliği boyunca bebeğine bir an önce kavuşmak için sabırsızlanır. Günlerce, gecelerce bebeğini kucağına alacağı günün hayalini kurar. Ama bazı anneler için dokuz ay süren, heyecan verici bu süreç, daha erken sonlanır. Ardından bir yanı umut, bir yanı korku dolu bir bekleyiş başlar. Günler, geceler,, bazen haftalar hatta aylar süren bir bekleyiş. Biz çocuk doktorları için en zor hasta gruplarından biridir prematüre bebekler. Doğduğu andan itibaren hayatın zor yüzüyle karşılaşan bu bebeklerin her biri ayrı bir hikayenin kahramanıdır. Hepsi, kendi küçük mucizelerinin yaratıcısıdır. Meslek hayatımız boyunca hayata tutunmaya çalışan pek çok minik kalbin ve kapalı kapıların önünde onlarla birlikte atan pek çok anne baba yüreğinin şahidi oluruz. İşte onlardan biri; 24 haftalık doğan İrem ve Demir’in annesi Gözde Akbay. Kendisi ile Twitter’dan tanıştığımız Gözde, bize 640 ve 820 gram doğan, küçük İrem ve Demir’in büyük hikayesini anlattı.
Siz de prematür annesi//babasıysanız yseniz ve kendi hikayenizi anlatarak sizin çok önce katettiğiniz yolları yeni yürümeye başlayan anne babalara yol göstermek, ışık olmak isterseniz hikayenizi Güncel Anne’nin iletişim adresine bekliyorum.
İrem ve Demir’den önce kimdin? Neydin?Bize biraz kendinden bahsedebilir misin?
İrem ve Demir’den önce, Yaklaşık 7 yıllık mutlu bir evliliği olan,eşiyle beraber bulduğu her fırsatta seyahat eden,kariyer peşinde koşan ve bu uğurda çok çalışan,çocuk yapmayı sürekli erteleyen 31 yaşında bir kadındım. Sigortacıyım,Ray Sigorta A.Ş. de çalışıyorum.
Hamilelik haberini nasıl öğrendin; eşin ve sen nasıl karşıladınız haberi?
Hamilelik haberini, doğrudan kan testi sonucu eşimle beraber aldık,uzun zamandır çocuk istediğimiz için gerçekten çok mutlu olduk.
Ne zaman ve nasıl öğrendin ikiz annesi olacağını, ne hissettin?
Hamileliğimin yaklaşık 7.haftası falandı yanlış hatırlamıyorsam, Doktor kontrolümde ikiz annesi olacağımı öğrendik. Açıkçası ikiz haberini ilk aldığımızda, ikiz büyütmenin zorlukları hiç aklıma gelmedi. Sadece ve sadece çok mutlu oldum. Büyütme,yetiştirme gibi korkularım olmadı o anda.
Nasıl bir hamilelikti seninki?
Hamileliğim, doğum anına kadar olabildiğince sorunsuzdu. Tempomu tabi ki yavaşlatmıştım ama çalışmaya devam ediyordum, bu süreçte de hiçbir sorun yaşamadım. Mide bulantısı vb pek olmadı. Sadece sürekli bir yorgunluk ve uyku isteği vardı. Erken doğumdan 2/3 gün öncesine kadar da çalışmaya devam ediyordum, herhangi bir sıkıntı yoktu.
Bize doğum hikayeni anlatabilir misin?
Hamileliğim son derece sorunsuz ve huzurlu ilerliyordu, 22.hafta renkli ultrasona girdim,her şey yolundaydı,bebeklerin gelişimi de gayet iyiydi. Ancak, 24.haftaya girdiğimizde bel ağrılarım arttı. İkiz hamileliği olduğu için karnım normal hamileliklere göre daha hızlı büyüyordu, bu durum da doğal olarak yorgunluğa bağlı zaman zaman bel ağrısı yapıyordu. Ancak 24.haftaya girdiğimde ağrılar çok şiddetlenmişti,doktor kontrolünde herhangi bir sorun gözükmüyordu ancak tedbir olarak iş yerimden izin aldım ve evde yatmaya başladım. Ağrılar kısmen hafiflemişti. 24.haftanın 4.gününe çok büyük bir bel sancısı ile uyandım. Karnımda herhangi bir kasılma veya sancı yoktu, doğumu işaret eden klasik belirtiler de yoktu. Ancak belimin alt bölgesine doğru çok ciddi kramplar girmeye başladı. Hemen doktorumu aradım ve kontrole gittim.
Kontrolde maalesef bir miktar açılma tespit edildi ve doktorum acilen hastaneye yatıp, kontrol altında olmam gerektiğini belirtti. Biz de muayenehaneden apar topar hastaneye geçtik, yanımda eşim ve annem vardı.Hastaneye yattım. Kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Eşim ve annem de aynı şekilde beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Bu şekilde hastaneye yatıp, doğumu engellenen ve aylarca yattıktan sonra doğuma alınan bir sürü örnek vardı. Tam teşekküllü bir hastaneye yatmıştım, doktoruma ve hastaneye çok güveniyordum, moralimizi yüksek tutmaya çalışıyorduk.
Hastaneye akşam 19:00 civarı giriş yaptık. Doktorum gerekli talimatları vermişti, hemen doğum olması halinde bebeklerin ciğerlerinin gelişimini hızlandıracak ve yaşama şanslarını arttıracak iğneyi yaptılar, aynı zamanda ağrıları durduracak müdahaleler de yapıldı ve NST’ ye bağlandım.
Daha sonra doktorum da yanıma hastaneye geldi, açıkçası söylenecek fazla bir şey yoktu, ”bekleyeceğiz” dedi. Bekleyecek ve dua edecektik. Yapılan müdahaleler ilk etapta işe yaramış gibiydi,ağrılar gitmişti,biraz olsun rahatlamıştım. Dostlarımız da haberi alınca hastaneye gelmiş,bize moral vermişlerdi. Hastanede ne kadar süre ile kalacağımız belli olmayacağı için herkesin başımda beklemesi çok yorucu olabilirdi.Bu nedenle eşimi,babamı zorla da olsa eve gönderdim,yanımda annem kaldı. Günün yorgunluğu ile uyudum.
Gece 02:00 civarı müthiş sancılarla uyandım. Klasik doğum sancıları ve kasılmaları başlamıştı.Yine müdahaleler başladı, doktoruma haber verildi. Eşime ve babama haber verdik, geldiler. Ben, sancıların şiddetinden artık doğumun olacağını anlamış, hem acının şiddeti hem bebeklerimin korkusuyla durmaksızın ağlıyor ve bağırıyordum. Doğmaları halinde hiç kimse bebeklerime şans vermiyordu. Hamileliğimin 24+4.günüydü. Şu an doğamazlardı. Buna ne onlar, ne de ben hazırdım.Tüm gücünle doğurmamak isterken, doğum sancısı çekmek berbat bir duyguydu.
Ancak, maalesef yapılan tüm işlemlere rağmen sancılarım şiddetlendi. Sabaha karşı saat 05:00 civarı doktorum hastaneye geldi, odaya girdi, sadece bakıştık, söylenecek bir şey yoktu, durum çok açık ve netti!
Ben artık sancılardan nefes alamaz hale gelmiştim,odadan çıkarıldım,ancak ortada bir gariplik vardı asansöre binip ameliyathaneye inmemiz gerekirken aynı katta bulunan doğumhaneye doğru ilerliyorduk. ”Sezaryen olmayacak mı ” dediğimi hatırlıyorum. Doktorum yanımdaydı, buna zaman kalmadığını ve şartların ancak normal doğuma uygun olduğunu söylediğini hayal meyal hatırlıyorum. Bu noktada,kısacık o anda, ayrı bir şok yaşadım. Zaten yeterince acı çekmiştim ve hemen uyutulmak, sezaryen olmak istiyordum. Ancak bu mümkün değildi çünkü açıklık çok fazlaydı. İkiz bebek beklediğim için hamileliğimin başından bu yana sezaryen doğum yapacağım fikrini benimsemiştim. Normal doğuma yönelik hiç bir hazırlık ya da araştırmam olmamıştı. Bu noktada iyice panik olduğumu ve artık cidden gücümün tükendiğini hatırlıyorum. Doktorum ve hemşireler moral vermeye çalışıyordu ve biz doğumhaneye bu hengameyle girdik.
Doğum gerçekleşeceği anlaşıldığında, Yeni Doğan Yoğun Bakım Sorumlusu olan bebeklerimin doktoru acilen evden çağrılmıştı.
Doğumhanede, bebeklere ilk müdahale için, İrem ve Demir’i halen çocuk doktoru olarak takip eden, Yeni Doğan Yoğun Bakım sorumlusu olan doktorumuz ve hemşireler bekliyordu. Saatler artık sabaha karşı 06:00 civarıydı. Doğum sırasında doktorumun talimatlarını yerine getirmeye çalışıyordum. O anda artık sağlıkla doğurmak dışında başka bir şey düşünemiyordum.
Doğumhaneye girdikten çok kısa bir süre sonra kızım doğdu, çok cılız bir ağlama ile….Kızımı pek görme fırsatım olamadı. O an,tek görebildiğim çok küçük olduğuydu. Doktorum apar topar çocuk doktoruna kızımı teslim etti ve müdahaleler başladı.
Ben maalesef kızımın durumu ile fazla ilgilenemedim çünkü doğması gereken bir bebeğim daha vardı! Kızımın doğumundan çok kısa bir süre sonra oğlum doğdu. Aynı şekilde cılız bir ağlama ile..Kızıma göre daha güçlüydü sesi. Kızım İrem Sera 640 gram, oğlum Faruk Demir 820 gram doğdu. Apar topar doğumhane ile çok yakın olan Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi’ne götürüldüler. İşte maceramız bu şekilde başladı.
Gerçekten bebeklerin çok küçük doğmuşlar. İlk günler sen nasıldın?
İlk günler hamileliğimin zamansız sonlanması nedeniyle kendimi halen hamile gibi hissediyordum. Normal doğum yaptığım için fiziken herhangi bir ağrım yoktu. Sadece moralsizliğin de etkisiyle inanılmaz bitkindim.Bebeklerimi ilk defa, doğum yaptığım sabahın akşamına doğru bir nebze stabil hale geldiklerinden sonra, birkaç dakikalığına, uzaktan görebildim.
Hastaneden eve gidiş çok zor oldu benim için,onları terkedip gidiyormuş gibi bir hissegünler ve haftalar çok kritikti. Bu kritik günlerde beklemek çok çok zordu.
Bir yandan da ”prematüre bebek nedir? bizi neler bekliyor?” gibi soruların cevabını arıyorduk.
Bebeklerin yoğun bakımda kaç gün kaldı ? İlk ne zaman kucağına aldın onları, ne hissettin?
Oğlum 68 gün, kızım 93 gün küvezde kaldı.İlk haftalardan sonra ufak ufak dokunmama izin verilmeye başlanmıştı.Eşimle her sabah ve her akşam bebeklerimizi görmeye gidiyorduk,ancak kucağa almamız için solunum için bağlandıkları makineden çıkarılmaları ve küvez dışında etkilenmeden az da olsa durabilmeleri gerekiyordu. Oğlumu yaklaşık doğumun 50.gününde,kızımı da 55.günde kucağıma aldım.
Hastane günlerinden biraz bahsedebilir misin?
Yeni doğan yoğun bakım ünitesi gerçekten iyi hizmet veren, tecrübeli bir ekibi olan ve kalabalık olmayan bir hastanedeydik. Sen de bilirsin ki, prematüreler için, bu kriterler çok önemli.Bu nedenle de doğru zamanda, doğru yerde olduğumuzu düşünüyorduk.
Hastane günleri açıkçası zordu.Yeni doğum yapmıştım ve her gün sabah akşam hastaneye ziyarete geliyorduk. Bir yandan da emzirme olmadığı için sürekli süt sağıp, hastaneye süt götürüyordum. Her sabah doktorumuzdan kilo artışı ve genel sağlık durumları hakkında bilgi alıyorduk. Ayrıca 24 saat istediğimiz zaman yoğun bakım bölümünü arayıp, görevli hemşirelerden de bilgi alma imkanımız vardı. Gece yatmadan ya da gecenin bir vakti uykum kaçtığında çok aramışlığım vardır. Bu telefon görüşmeleri psikolojik olarak beni rahatlatıyordu. Bu anlamda şanslıydık. Süt sebebi ile bir yandan da uyku ve beslenme düzenime de dikkat etmem gerekiyordu. Ancak içinde bulunduğum şartlar nedeniyle bu pek mümkün değildi.
Prematürelik birçok risk taşıyor,yoğun bakım günlerinden itibaren birçok branşta uzman doktorun takip etmesi gereken noktalar var. Hastanede doktorumuzun da yönlendirmeleriyle diğer kontrol ve takipler sürekli yapıldı.Kızım bir takım operasyonlar geçirdi.Çok şükür ki sürekli sıkı bir takip altında olduğu için her şeye zamanında müdahale edildi ve operasyonlar olumlu sonuçlandı.
O ilk günlerde en çok kimin desteğini/kösteğini gördün?
İlk günlerde ailemizin,dostlarımızın çok desteğini gördük.Açıkçası olayı duyan,bilen herkes tanısın/tanımasın bebeklerimiz için dua ediyordu.
Çalıştığım şirket yönetiminin ve iş arkadaşlarımın desteğini de ayrıca belirtmek isterim.İş yerinden aniden, doğum yaparak izne çıkmak durumunda kalmıştım; tüm işlerim yarım kalmıştı. Ayrıca doğum izni ikizler için 4 ay 2 hafta, bu sürenin 3 ayı yoğun bakımda bebeklerden ayrı geçmişti.Dolayısıyla kanuni doğum iznimin bitiminde bebekler çok küçük olduğundan iş yerine dönebilmem mümkün değildi. Şirketim bu konuda da tam destek verdi,ücretli-ücretsiz kullanmak istediğim kadar izin kullanmamı sağladı ve ben gerçekten şartlar tam müsait olduğunda,kendimi hazır hissettiğimde iş yerime geri döndüm. Bu desteği görmek de beni o dönem ayrıca rahatlattı.
Köstek olan kişiler olmasa bile, o dönem daha çok yanımızda olmasını beklediğim insanlar vardı. Bu nedenle yaşadığımız bu süreç çevremizdeki insanları her anlamda tanımamızı sağladı diyebilirim. Bize gerçek dostlarımızı kazandırdı,ne kadar çok sevenimiz olduğunu gösterdi.
O dönem bizi tanıyan,tanımayan yanımızda olan, bebeklerim için dua eden herkese gerçekten minnettarım.Tahmin edemeyeceğim kişilerden de çok destek gördük.
Eve ne zaman gelebildiniz? Evdeki ilk günleriniz nasıldı?
Eve ilk oğlum Faruk Demir, doğumunun 68.gününde geldi. Yoğun bakımdan çıkarıldığında doğrudan eve gitmedik. Doktorumuz, hem oğlumun küvöz dışındaki yaşantıya alışması, hem de benim prematüre bebek bakımına alışma sürecimin ilk günlerini hastanede yeni doğan katında geçirmemizi uygun gördü.Yaklaşık 3 gün hastanede odada eşim ve oğlum Faruk Demir le kaldık. Açıkçası bu durum da benim biraz bebek bakımı konusunda kendime güvenimin gelmesini sağladı. Ayrıca kızım da halen yoğun bakımda olduğu için onu da istediğim zaman sürekli görme imkanı buldum o süreçte. Faruk Demir’in eve çıkışından yaklaşık 1 ay sonra doğumunun 93.gününde kızım İrem Sera da eve geldi. Böylece yoğun bakım sürecimiz tamamlanmış oldu.
Evdeki ilk 1 ay evde sadece Faruk Demir vardı. İrem Sera’yı görmek için sabah akşam hastaneye gitmeye devam ediyorduk. Tabi kızımı hastanede tek bırakmak bana çok daha zor geldi o dönem. İrem Sera da gelince ailemiz tamamlandı, ancak işler de çok çok zorlaştı. İlk dönem bebekleri enfeksiyondan korumak için eve misafir yasağımız vardı bu nedenle çevremizden yardım alamadık. O dönem yine enfeksiyon hassasiyetimizden dolayı eve bakıcı da alamadık.Sadece ev işleri için çok uzun yıllardan beri gelen yardımcım gelmeye devam ediyordu. Annem ve babam hep bizimleydi. Açıkçası çok zor günler, geceler geçirdik.Bebekler eve çıktıklarında halen çok küçüklerdi, biberondan beslenmeye yeni yeni alışıyorlardı.Yoğun bakım sürecinden itibaren uğraşmamıza rağmen, emzirme olayı gerçekleşemedi, öyle bir refleksleri gelişmedi.Sürekli biberonla anne sütü alıyorlardı. Ayrıca İrem Sera, yoğun bakımdan çıktıktan yaklaşık 2 ay sonra biri planlı biri plansız 2 operasyon geçirmek zorunda kaldı.Bu durum mevcut hassasiyetimizi daha da arttırdı.
Doktorlara, sağlık çalışanlarına, söylemek istediğin bir şey var mı?
Bu süreçte hemen her branşta doktor tanıdım. Bizim için çok çok özel olan,minnettar olduğum doktorlar olduğu gibi, asla tekrar görmek istemediğim doktorlar da var. İçinde insan sevgisi olan, işini yaparken önce insan diyen doktorlara saygım sonsuz.
Hamileliğim ve yoğun bakım süresi boyunca pozitif enerjisi ile hep destek olan ve bu zor şartlarda sağlıkla bebeklerimi dünyaya getiren Sevgili doktorum Prof. Dr. Faruk Buyru’ya çok şey borçluyum. Bu noktada ona tekrar teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Ayrıca yine bebeklerime ilk müdahaleleri yapan, onların yaşama tutunmasına yardımcı olan,y oğun bakımda onlara en iyi şekilde bakan ve halen her adımımızda yanımızda olan yeni doğan yoğun bakım sorumlusu çocuk doktorumuz Tamer Ünver’e de teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Tabi bu noktada bir büyük teşekkür iletmem gereken, bebeklerime büyük bir sevgi ve şevkatle bakan, zor günlerimde benimle hüznü, sevinci paylaşan yeni doğan yoğun bakım h emşirelerimiz var. Bebeklerim, gerçekten aylarca büyük bir ciddiyet, sevgi, şefkat ile bakıldılar.
Hepsi iyi ki varlar…
Mevcut yenidoğan yoğun bakım sistemi hakkında düşüncelerin neler?
Yeni doğan yoğun bakım hizmeti çok pahalı bir hizmet. Son yıllarda bazı özel hastanelerde SGK ile anlaşmalar yapılarak çok daha fazla hastaya hizmet verme imkanı verilmiş. Ancak SGK anlaşması olmayan özel hastanelerde istenilen ücretler, SGK tarifesinin çok çok üzerinde ve her ailenin veremeyeceği boyutta.
Açıkçası bizim bulunduğumuz özel hastanenin SGK anlaşması yoktu ve yeni doğan yoğun bakım hizmeti için çok ciddi meblağlar ödedik.
SGK”nın bu konuda tüm hastanelerle belli oranda anlaşmalar yapabileceğini, bu konuda çeşitli modeller oluşturulabileceğini düşünüyorum. Böylece devlet hastanelerinin ya da SGK anlaşmalı özel hastanelerinin yeni doğan yoğun bakımındaki yoğunluk ülkedeki tüm hastanelere eşit dağılabilir, bu şekilde ülkemizde verilen yoğun bakım hizmetinin kalitesini arttıracağını düşünüyorum.
İş, çocuklar ve ev nasıl hepsine yetişebiliyorsun?
İş, çocuklar,ev organize olmayı gerektiren faktörler.Açıkçası işe dönme konusunda çok tereddütlerim oldu.Ancak, eşimle beraber işe dönmemin öncelikle bana çok iyi geleceğine karar verdik. Mutlu anne mutlu çocuk felsefesiyle doğumdan yaklaşık 11 ay sonra işime geri döndüm.
En büyük desteği annemden ve eşimden alıyorum. Annem, kendi hayatına resmen bir mola vererek tamamen bebeklerimin bakımı ile ilgileniyor ve tüm günü onlarla geçiriyor. Tabi bir de bakıcımız var. İkiz olunca tek başına yetişmek çok zor. İş ve ev hayatını dengelemeye çalışıyorum. Eve dönüş saatimi erken tutmaya çalışıyorum. Çocuklar artık büyüdü, sabah giderken arkamdan
çok fazla ağlıyorlar.İşten gelince dolu dolu verimli 2/3 saat geçirerek ayrı kaldığımız zamanı telafi etmeye çalışıyorum. İşten eve geldiğim zamanı, sadece çocuklara endeksli değerlendiriyorum,ev işi vb. bu zaman diliminde asla yapmıyorum.
Eşim de çocukların bakımı konusunda bana çok yardımcı oluyor, tüm sorumlulukları paylaşmaya gayret ediyoruz.
Prematür annesi/ikiz annesi olmanın getirdiği zorluklar neler?
İkiz annesi olmak başlı başına zor. Aynı anda, aynı yaşta ve beklentide 2 çocuğu büyütmek bence çok zor. Bebeklik döneminden başlayarak, anne kucağını, anne sütünü, oyuncakları, zamanı vb paylaşmalarını öğretmek zorundasın.Evde de olsan, işte de olsan organize ve planlı olmak zorundasın.Başka türlü yetişmek imkansız. Büyüdükçe, evet çoğu şey kolaylaşıyor ama onlara ayırman gereken zaman dilimi gitgide artıyor. Çocuklara yetişmek için, doğal olarak birçok şeyden ödün veriyorsun.
Bir de ikizler prematüre ise ki prematüre bebekten prematüre bebeğe çok fark var. Bizimkiler gibi çok düşük haftalarda doğan mikroprematüre ise özellikle ilk 2 yıl çok zor ve çok özel bakım, takip gerektiriyor. Maddi anlamda ise ayrı zorlukları var, ciddi bir sağlık giderleri oluyor.
Çocuklara kim bakıyor? Bakıcı seçerken nelere dikkat ettin?
Bakıcı seçimi çok zor oldu. İlk aylar bahsetmiş olduğum enfeksiyon risklerinden dolayı bakıcı yoktu ve çok özel bakım gerekiyordu, bu ayları bakıcısız geçirdik. Annemle hemşire gibi bakıyorduk resmen.
İkiz anneleri beni çok iyi anlayacaklardır, maalesef ikiz olunca bakıcı bulmak çok zor. Bakıcılar ikiz bebek bakmak istemiyor :). Biz de bu anlamda bakıcı ararken çok zorlandık.
Benim bakıcı kriterlerimde, hijyen ilk sırada geliyordu, sağlık sorunu olmaması ve daha önceki çocuk bakım tecrübeleri de önemliydi. Çok şükür ki uzun arayışlardan sonra, daha önce kreşte çalışmış, bana sağlık raporu getiren, çocuklarla çok iyi uyum sağlayan ve en önemlisi onların da şu an çok sevdiği bir bakıcımız oldu.Yaklaşık 10 aydan beri bizimle.
Ancak; annem hep çocuklarla beraber. Çocukların bakımıyla annem 1.derece ilgileniyor, bakıcımız ona yardım ediyor diyebilirim rahatlıkla.
Eşine ve kendine vakit ayırabiliyor musun? Sinemaya, yemeğe gidebiliyor musun?
Bebeklerimiz büyüdü, birçok şeyimiz düzene girdi çok şükür.Bu nedenle artık en azından akşamları,çocuklar gece uykusuna geçtiklerinde, eşimle kendimize zaman ayırabiliyoruz.En ufak boşluklarda, fırsatlar yaratıp yemeğe çıkıyoruz, arkadaşlarımızla görüşebiliyoruz. Bu noktada en büyük desteği annem ve babamdan alıyoruz.
Hafta sonları ise gündüz çocuklarla hem evde aktivite yapmaya, hem de dışarıda bol bol gezmeye dikkat ediyoruz. İlk 1 yılı evde geçirdikleri için bundan sonraki dönemi onların sosyalleşmesine ayırdık. Hatta hep beraber ilk tatilimize de yaptık 🙂
Son olarak bize ne söylemek istersin? Yirmi yıl sonra kendini ve çocuklarını nasıl hayal ediyorsun?
Tüm prematüre annelerine sabır ve şans diliyorum. Biz şanslıydık,sağlıkla bugünlere getirebildik minik mucizelerimizi.
Açıkçası artık anı yaşıyorum ve anın keyfini çıkarmak istiyorum. Geleceğe dönük çok detaylı hayallerim yok. Yirmi yıl sonra ailemizi sağlıklı ve mutlu görmek istiyorum,başka bir beklentim yok.
Yarının ne getireceğini hiçbirimiz bilemeyiz,yaşamış olduğum bu süreçte bunu çok iyi anladım
Gözde Akbay’a hikayesini bizimle paylaştığı için teşekkür ediyor, ailesiyle mutlu, sağlıklı uzun yıllar diliyorum.
Gözde ve eşi bu süreçte gösterdikleri çaba ve sabırı muhteşemdi. Hastanemizin en minik bebeklerini. Her aşamada gösterdikleri. Başarılarla güzel haberlerle çok mutlu oluyordum. Şimdi büyümüş ve mutlu halleriyle Gözde ve mucize bebeklerini takip etmek büyük bir zevk ve mutluluk benim için:))
Çok teşekkür ederim,o günlerde beraber hüznü,heyecanı ve sevinci paylaştık..tüm desteğin ve pozitif enerjin için çok teşekkür ederim…
çok şükür ki bugünleri de gördük 🙂
Canım Gözdem, çok zor bir süreçten geçtin. Çok şükür her şey yoluna girdi. Mücadelenden dolayı seni tebrik ediyorum. Eşinle, bebişlerinle nice nice güzel günler yaşayın.
Canım Şule’m çok teşekkür ederiz…
O kadar büyüdüler ki yaşananlara, atlatılanlara ve gelinen noktaya inanmak zor 🙂
Sevgiler,
öyle gerçekten…Bugünümüze binlerce şükür…Sevgiler 🙂
Ogullarimin dogdugu haftada dogmus bu bebisler. Ne yazikki biz bu aile kadar sansli degildik. Oyle onemli ki erken dogumda hastane ve calisanlari… cok sansli bir aile, Allah bebislerine uzun omurler versin. Rabbim kimseye evlat acisi tattirmasin
Âmin…çok teşekkürler…sizin de başınız saolsun,sanırım kaybettiniz evlatlarınızı,Allah sabır versin..hayat zor bir sınav gerçekten…
Âmin…çok teşekkürler…sizin de başınız saolsun,sanırım kaybettiniz evlatlarınızı,Allah sabır versin..hayat zor bir sınav gerçekten…
Gözde ah ahh o günler, geçti şükür bitti… Bizim de sınavımız biraz ağırmış olsun, bundan sonrası sağlıkla dolu geçsin hayatlarımızın inşallah, öpüyorum hepinizi…
Âmin,çok şükür bugünümüze…
Bende ikiz annesiyim 33 haftalık dogum yaptım 2 ay oldu gercekten cok zor beklemek bebeklerimi küvezde bırakıp eve gitmek inşallah bende sizinkiler gibi büyüdünü görürüm