Tüm güzelliği, bilimselliği, eğlencesi ile bir Milli Pediatri Kongresi’ni daha geride bıraktık. Bu yıl Kasım ayında çok fazla toplantı ve kongreye katıldım. Dijital Topuklar 2016, 4. Zeka ve Yetenek Kongresi, 60. Milli Pediatri Kongresi… Şüphesiz hepsi birbirinden eğlenceli ve ufuk açıcı toplantılardı. Ancak Milli Pediatri Kongresi her sene olduğu gibi bu sene de oldukça özel oldu benim için. Antalya’da düzenlenen kongre hem sosyal hem de bilimsel anlamda oldukça doyurucu idi. İki bine yakın çocuk doktoru, 4 salonda, birbirinden güzel konuları olan toplantı ve seminerlere katıldı.
Bu seminerlerden biri ve en çok ses getireni hiç şüphesiz Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Yankı Yazgan’ın anlatımı ile gerçekleşti. Okul Öncesi Çocukların Eğitime Hazır Oluşu konulu bu toplantı kongrenin en kalabalık ve en çok soru sorulan oturumu oldu.
Salon çocuk doktorları tarafından tıklım tıklım dolduruldu. Yankı Hoca, sadece okul öncesi eğitim ile ilgili güzel bir seminer vermekle kalmadı salondaki soru sormak isteyen tüm anne ve babaların sorularını büyük bir ilgi ve sabır ile de yanıtladı.
Seminer aslında okul öncesi dönem ve geleceğe etkilerinin genişçe bir özeti idi. Yankı Yazgan, okul öncesi dönem ile ilgili hepimizin bildiği ama günlük hayatın koşturması içinde unuttuğumuz veya hatırlamaya ihtiyaç duyduğumuz noktaları tekrar hatırlattı bizlere. İlk bir kaç yıldaki gelişimin hayatın geri kalanına nasıl ışık tuttuğunu gördük. Yankı Yazgan’ın kendi sitesinde bu seminerin slaytlarını bulabilirsiniz ama ben gene de notlarımı, izlenimlerimi madde madde paylaşmak istiyorum sizlerle. Böylece daha net ve anlaşılır olacak bence.
Özetlemek gerekirse: Bir çocuğun hayatındaki en önemli dönem hayatının ilk 6 yılı olduğundan, bu dönemde çocuğun eğitimine, zihinsel gelişimine ne kadar önem verilirse gelecek için o kadar büyük bir yatırım yapmış olacağımızın altını çizdi Dr. Yankı Yazgan. Erken yaşlarda beyindeki hızlı gelişme sayesinde, insanın yaşamı boyunca sağlığını, öğrenme becerilerini ve davranışlarını etkileyecek temellerin atıldığından bahsetti.
Dedi ki; Siz bir çocuğa hayatının ilk beş-altı yılında başka insanlara saygı duymayı öğrettiniz öğrettiniz. Eğer öğretemezseniz işte o zaman, bankada sıra beklemeyen, kırmızı ışıkta geçen bireyler haline geliyorlar.
Hayatın ilk altı yılında çocukları mutlu etmek için şunlara dikkat çekiyor:
-
- Öncelikle temel ihtiyaçları karşılanmalı. Yani koşulsuz sevilmeli, etkin zaman ayırılmalı. Eksiklikleri tamamlanmalı, geliştirmeye çalışılmalı, yetenekli veya ilgili olduğu alanlarda daha da geliştirilmeye çalışılmalı.
- İlk altı yaş için en önemli şeylerden biri de çocuğa güvenmek ve onun güvenliğini sağlamak.
- Okula başlama yaşının 72 aydan 60 aya çekilmesi ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite sıklığının arttığını söyledi Yankı Yazgan.
- Okul öncesi dönem, iyi bir gelecek için son fırsat olmasa da en iyi fırsat. Diğer bir fırsat dönemi de ergenlikmiş çünkü.
- Hayatın ilk 3 yılında televizyon, tablet ve telefonun yani ekranın hiç yeri yok. Üç yaşından sonra ise çocukların hayatında sınırlı miktarda ekran olması gerektiğinin altını çizdi ve dedi ki; Zeka kartlarını, telefon tablet oyunlarını bırakın bir kenara; serbest oyun oynayın çocuklarınızla.
- ‘’Beklenmedik, öngörülemeyen hayat olayları için hazırlanmanın çocuklukta serbest (sınırları belirsiz) oyundan daha iyi bir yolunu bilmiyorum.’’ diye de ekledi.
Ben kendi adıma daha aydınlanmış ve mutlu olarak ayrıldım Yankı Yazgan toplantısından. Mutlu ayrıldım çünkü hayatının ilk altı yılında Çağın’a yaklaşımımız bu yönde oldu. Bol bol serbest oyun oynadık, tutku ve ilgi duyduğu alanlara yönelmesini sağladık ve güvenliğini ön planda tuttuk daima. Şimdi ilkokula başlaması ile birlikte önümüzde yeni bir yol var. Bakalım bu yolda birlikte neler yaşayacağız?