Ağlayan çocuk görünce hepimiz panik oluyoruz. Çocuk bizim ya da değil, hiç fark etmiyor.
Sus artık ağlama!
Yeter artık beni rezil ettin ağlama!
Git odana orada ağla!
Kocaman adam oldun hala her şeye ağlıyorsun.
Pek çoğunu duyarak büyüdük bu kelimelerin. Boğazda düğümlenen hıçkırıkların haddi hesabı yok bir nesil için. Ve biz de istemeden de olsa bunları söyleyebiliyoruz kuzularımıza…Etrafım ağlayınca ağzına emzik tıkıştırılan veya dikkati televizyonla dağıtılan çocuklarla dolu. Gerçi benim annem bana asla böyle bir şey söylemedi. O hep ‘’ ağla çocuğum açılırsın’’ derdi. Nedense o öyle söyleyince bendeki tüm ağlama isteği geçerdi. Şimdi de çok sulu göz bir insan sayılmam. Belki mesleğin etkisi, belki yetiştirilme tarzından, belki de yaradılıştan… Bilmiyorum. Öyle kolay kolay ağlamam. Bıçağın kemiğe dayanması lazım ağlamam için.
Çağın’ı büyütürken de hiç ağlama demedim ona. Her ağladığında yanına gidip, ona sarılıp ( ya da sarılmaya çalışarak) ona onu anladığımı ve orada onun için olduğumu hissettirmeye çalıştım. Küçükken her şey için ağladığı bir dönemden geçtik biz de herkes gibi. O zaman sabrım taşar gibi olsa daa gene de ağlamasına saygı göstermeye çalıştım.
Nedense hepimiz ağlamanın bebekler için bir iletişim yolu olduğunu kabul ederiz de aynı bebekler biraz daha büyüyüp konuşmaya başladıklarında ağlamalarının uygun olmadığını düşünürüz.
Ağlamayı acı çekmekle özdeşleştiriyoruz çoğunlukla. Ve zannediyoruz ki çocuklarımız bizim uyarımızla ağlamayı kestiklerinde acıları da diniyor. Oysa ağlamak bir ihtiyaç. Çocukların ve hatta bizim de kötü ve acı verici deneyimleri ve olayların etkisini üzerimizden atabilmek için ağlamaya ihtiyacımız var.
Çünkü akıttığımız her damla göz yaşı ile birlikte ACTH ve kortizol gibi stres hormonları da vücudumuzdan uzaklaştırılıyor. Hatta ağlama sebebine göre göz yaşındaki kortizol miktarının değiştiğini gösteren çalışmalar var. Mesela mutluluktan ağlayınca oldukça az olan göz yaşı kortizol seviyesi, bir yakınının ölümü gibi ağır kayıplarda oldukça yüksek bulunuyor. Ağlamak sadece duygusal olarak rahatlamamıza olanak sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda vücuttaki toksinlerin de atılmasını da sağlıyor.
Hamileyken veya emzirirken niye her zamankinden daha duygusal olur ve daha sık ağlarız biliyor musunuz? Prolaktin hormonu sadece emzirmemizi sağlamıyor. Aynı zamanda göz yaşı bezleri üzerinde etki göstererek bol bol ağlamamızı da sağlıyor. Belki de doğa bu şekilde gebe kadınını vücudundaki stres hormonu seviyesini düşürerek ona yardımcı oluyor ve bebeği stresten koruyor.
Bu ağlama olayına neden bu kadar takıldım bu aralar biliyor musunuz? Çünkü Anetha Solter’in Çocuğunuza Kulak Verin isimli kitabını okuyorum bu ara. Aletha Solter diyor ki;
‘’Ağlama, stres kaynaklı bir eylemdir ve ağlamanın altında yatan sebepleri anlamak için stresi anlamak gerekir. Çocuk olmak başlı başına stresliymiş, ve çocukların stres kaynakları genellikle üçe ayrılırmış:
- İhmalden kaynaklanan acılar:Bakım veren kişinin anne/bakıcı/babanın uygun şekilde davranmamasından dolayı çocuğun ihtiyaçları karşılanmaz. Fiziksel, cinsel istismar, duygusal ihmal….Birilerinin çocuğa yaptığı bir davranış sonucunda oluşan stres (vurma, dövme, istismar…)
- Durumdan kaynaklanan acılar: Hayat koşullarından kaynaklanan acılardır. Ebeveyn ölümü, anne babadan uzun süre ayrı kalmak, ebveyn kavgaları veya istediğinin yapılmaması gibi anlık durumlar
- Bebeklikten gelen acılar: Doğum travmaları, kolikler, ihtiyaçlarının zamanında ve uygun karşılanmamış olması ve aşırı uyarılmadır.
Gözümüzden kaçan önemli şeylerden biri stres altındaki çocukların ağlamaya ya da öfke nöbeti geçirmeye çok daha fazla eğilimleri olduğu gerçeği.
Çocuklarımız ağladığında neler yapmayalım?
- Kızmayalım
- Git odanda ağla demeyelim.
- Cezalandırmayalım, tehdit etmeyelim.
- Onunla dalga geçmeyelim:
- Küçümsemeyelim: Bunun için de ağlanır mıyıış?
- Emzirmeyelim (açsa emzirelim tabii)
- Emzik vermeyelim
- Dikkatini dağıtmayalım “Aaa bak kuş uçtu!!!”
- Güldürmeye çalışmayalım
Peki çocuklarımız ağladığında ne yapmamız gerekiyor?
Aslında bizden bekledikleri en önemli şey anlaşılmak ve kabul görmek. Ağlayarak gerilim boşaltma ihtiyacı hisseden bebekleri kucakta tutmak gerek. Kucakta tutamayacağımız yaşlarda ise sımsıkı sarılabiliriz. Bazı çocuklara sarıldığında size direnç gösterdiklerini düşünebilirsiniz ama engeli itmek onlara için iyi kalacaktır.
Ne yaparsak yapalım ağlama ve öfke nöbetleri sırasında ister izleyerek ister sarılarak ona ilgi gösterelim ve beden dilimiz ve sözlerimizle sevgimizi iletelim.
Çocuklarımızın ne için ağladıklarını her zaman anlamayabiliriz ama onların ağlamak ve kabul görmek için her zaman geçerli nedenleri vardır.
Hadi ağlayan kuzularımıza ”sus, ağlama!” demeden sadece sarılmayı deneyelim. Ağladığında tek ihtiyacı olan şey belki de onu anladığımızı hissetmektir.
E o zaman salın gözyaşlarını gitsin!
Merhabalar hocam kızım ekim ayında 3 yaşında olacak son bir haftadır aşırı sinirli birkaç gündür de ağlama kriZleri tutuyor henüz tam anlamıyla konuşamıyor ve diş çıkarıyor şimdi ben bu tavırları karşısında ne yapacağımı bilemiyorum ve malesef ki bağırıyorum sürekli ne yapmalıyım ve birde malum salgindan dolayı 2 yaş kontrolüne goturmedim bir sakıncası olur mu ?ve birde kahvaltı yaptıramiyorum önceden az da olsa yerdi ama şimdi hiç yemiyor cevaplarsaniz çok sevinirim şimdiden teşekkür ederim