Burçin ve 25 hafta, 640 gram doğan oğlu Can’ın hikayesine kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Eve ne zaman gelebildiniz? Evdeki ilk günleriniz nasıldı?
Hastaneden 143. gün taburcu olduk. CAN eve yenidoğan uzmanımızın kucağında oksijen tüpü ve oksimetre ile birlikte geldi. İlk günler, hastaneden çıktığımız anlamadık diyebilirim. Zaten her gün hastaneye gidiyorduk: ya bir kontrol, ya bir test, ya bir muayene, ya bir aşı… Evde ise sürekli alarm veren bir oksimetre, çekmiyor mu, gerçekten saturasyonu mu düştü, oksijen mi yetersiz, konsantratör düzgün çalışıyor mu, beslenirken aspire mi oldu, bugün kaç gram olmuş, kaç cc yedi, kaç defa dışarı çıktı, reflü, kolik…
Özetle çok zordu, çok… İşler biraz rayından çıkıyor gibi olsa, “ben bu çocuğa bakamıyorum, beceremiyorum” diye ağlamaya başladığımı hatırlıyorum.
Prematür annesi olmanın seni en çok zorlayan yönü ne oldu?
Offff, her yönü her günü beni zorladı, hala da zorluyor. 27 haftanın ve 1000 gramın altında olmayan bebeklere zaten prematüre demiyorum ben J Ama mikro-prematüre denen bu grubun annesi olup, zorlanmamak mümkün değil gibi görünüyor. Ama herhalde en çok zorlayan yaşadıklarımız değil yine de bence, en çok zorlayan yaşayamadıklarımız…
Biraz CAN’dan bahsedelim. Nasıl bir çocuk neler yapmaktan hoşlanıyor?
CAN çok mutlu bir çocuk. Çok sevilen ve etrafındaki bu sevgiyi alıp, güneş gibi yansıtan bir çocuk. CAN hayatının ilk günlerinden itibaren büyük zorluklara göğüs germek zorunda kaldı ama hiç pes etmedi, O gerçek bir savaşçı.
CAN hem yaşıtlarının yaptığı şeyleri yapmak, hem de eksiklerini kapatmak için çok çalışmak zorunda olan bir çocuk. İnanılmaz yoğun bir programı var, her günü her dakikası dolu. Anaokulu, özel eğitim, konuşma terapisi, müzik, binicilik, yüzme bu dönemdeki ana başlıklarımız.
Bu arada blogunu inceledim. Çok beğendim. Bazı konularda prematür ailelerine rehber niteliğinde. Nasıl/neden karar verdin blog yazmaya?
Öncelikle CAN için oluşturduğum blogumla ilgili değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim.
Ben CAN doğduğu günden beri yazıyorum aslında, önce anı defteri gibi bir şey tutuyordum, sonra bilgisayarda yazmaya başladım gün gün yaşadıklarımızı. O zamanlar tek derdim CAN’la konuşamadıklarımı içimden çıkarmaktı, ona söyleyemediklerimi unutmadan kayıt altına almaktı. Bir de insanın aklı başından gidebiliyor bazen dönüp bakacağı bir yerler olsun istiyor. Blog yazma konusunu çok düşündüm, yazmaya başladıktan sonra da bir süre çok yakın birkaç arkadaşıma açıktı sadece.
Ben özellikle CANın hastanede olduğu dönemde benzer tecrübeler yaşamış insanların deneyimlerini öğrenmeye çok ihtiyaç duymuştum. Ve benim gibi birilerinin ihtiyacına cevap verebilmeyi umdum. Ve paylaşmaya kara verdim.
Son olarak bize ne söylemek istersin?
Bir çocuk sahibi olmak, bir çocuğu büyütmek gerçekten zor bir iş. Ama bir mikro-prematüreyi büyütmek inanın kat kat daha zor. Bu süreçte en temel gereksinimlerden biri de anlaşılmak, ümit ışığına sahip birileriyle karşılaşmak.
Ne olur; hastane koridorunda bir küvöz gördüğünüzde içini görmeye çalışmak yerine yolu açın, erken doğum yaptığını söyleyen bir anne gördüğünüzde onun bir yanlış yaptığını düşündüğünüzü ima eden sorular sormayın, erken doğsun özel gereksinimli olsun bir çocuğun neler başarabileceği konusunda ön yargılı olmayın…
Gözlerini kapatıp 20 yıl sonrasını hayal et. Kendini ve çocuğunu nasıl hayal ediyorsun?
CAN benim rüyalarımda büyüttüğüm bir çocuk oldu hep. Hastanede kuvözdeyken eve geldiğini, henüz oksijen desteği alırken oturduğunu, emeklerken yürüdüğünü, babıldarken konuştuğunu hep rüyalarımda gördüm ben CANımın. 20li yaşlardaki halini de görür gibiyim; mutlu bir insan J
Eşine ve kendine vakit ayırabiliyor musun, sinemaya yemeğe gidebiliyor musun? CAN’a kim bakıyor? Bakıcı seçerken nelere dikkat ettin?
CAN’a baba, anneanne ve babaanne desteği ile en başından beri ben baktım. Onu kimselere emanet edemedim. İlk 3 sene CAN’la hiç ayrılmadık, O uyuduğunda uyudum, O kucağımdayken yemek yaptım, el ele göz göze bir hayatımız vardı. 3 yaşında günde 1 saat anaokuluna gitmeye başladık. Bu süre yavaş yavaş arttı. Şimdi sabah kahvaltısı ve öğlen yemeği dahil yarım gün okulda CAN… Diğer zamanlar yine birlikteyiz.
CAN bağımsız bir hayata adım atarken ben de boşa çıkan zamanlarımda ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Ve bu şekilde “Cino” doğdu. Kısa bir süre önce Cino Çiftlikte ismiyle App Store ve Samsung Apps üzerinde okul öncesi çocuklar için, özel gereksinimli çocukların özel eğitim süreçlerine de destek olması hedefiyle, geliştirdiğimiz bir mobil uygulamamız oldu.
Bakıcı seçme konusunda bir şey söyleyemeyeceğim ama çocuk gelişimi, okul öncesi eğitim, özel eğitim ve eğitimde teknoloji kullanımı konusunda söylemek istediklerimi paylaştığım i0-6 isimli bir wiki oluşturmaya başladım.