Bebek Prematüre Hikayeleri

Hüzünlü bir kavuşma hikayesi

tüp bebek hikayesi

Uzun bir ara verdiğimiz Prematüre Hikayeleri’ne, zorlu bir tüp bebek sürecinden geçtikten sonra hamile kalan Mühendis Anne Çiğdem Sezer ve 30 haftalık dünyaya gelen ancak bir tanesini doğumsan kısa bir süre sonra kaybettiği ikizlerinin hikayesi ile devam ediyoruz.

 

tüp bebek hikayesi

Bebeklerine kavuşma hikâyenden kısaca bahsedebilir misin?

Evlendikten 8 yıl sonra anne olabildim. 6 yıl kadar tedavi gördüm, ilaçlardan, aşılamalardan ve bir tüp bebek tüp tedavisinden sonra ikinci tüp bebek tedavisi sonucunda mutlu haberi almıştık. Bu süre zarfında pek çok olay yaşadık ve zorlu bir tedavi süreci oldu. Son kez tüp bebek tedavisi yaptırarak bu sürece son vermeye ve eğer bu da başarısız olursa bir bebeği evlat edinmeye karar vermiştim. 6 yıl mücadele etmiştim ama daha fazla aynı süreçleri yaşamak istemiyordum. Yaşım da fazla ilerlemeden anne olmak istiyordum. Bu kendi çocuğum da olmasa bile önemli değildi. Bu son tedavi sürecinde işime de ara verdim, daha stressiz olarak bu süreci yaşamak istedim. Son tedavim başarılıydı ve tüp bebek hikayesi mutlu son ile  sonuçlandı. Deliler gibi sevinmiştik. Üstelik kan değerleri çok yüksek çıktığı için hemşire, ikiz bir hamilelik olabileceğini de söylemişti. Bizim için yeni bir hayat başlamıştı ve bu heyecanı sonuna kadar hissediyorduk. İlk ultrasonda da iki tane kese göründüğünde müjdeli haber kesinleşmişti ve ben ikizlerime hamileydim.

Hep böyle oluyor, tam da vazgeçmek üzere iken…

Fakat yaklaşık iki hafta sonra çok büyük bir sancı ile gece rahatsızlandım ve hastaneye kaldırıldım. Bebekleri düşürmek üzere olduğumuzu düşünmüştük, ben çok üzgündüm ve inanılmaz bir ağrım vardı. Yapılan muayenelerde bebeklerle ilgili bir şey olmadığı, sadece tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaçlardan dolayı yumurtalıklarda hassasiyet oluştuğu ve bunun da ağrı yaptığı söylendi. Ama asıl ilginç haberi de o gün almıştık. Çünkü ben ikizlerime değil, üçüzlerime hamileydim. Bir kese daha vardı ve bu kese diğerlerinin arkasında kaldığı için ilk ultrasonda görünmemişti. O an hissettiklerimi anlatabilmem çok zor. Hem çok seviniyorsunuz, hem de endişeleriniz en yüksek seviyede sizi sarıveriyor. Sonrasında doktorumuzla görüştüğümüzde üçüz hamileliğin benim için zor olacağını söyledi. Fakat tekrar kontrole gittiğimizde bir tanesinin kendiliğinden kalbinin durmuş olduğunu gördük. Böylece ikizlerimle yolumuza devam ettik. Cinsiyet tespitinde bir kız bir oğlan olduğunu öğrendiğimizde de çok sevindik, ama önemli olan sağlıklı olmalarıydı. Fakat bu süreçte içimde hep bir endişe ve korku vardı.

Bize biraz hamilelik sürecinden bahsedebilir misin?

Hamilelik sürecimde evdeydim ve üzerimde aşırı bir ilgi vardı. Zaman zaman bu ilgiden bunaldığım anlar da oldu. Ama ailemi de anlıyordum çünkü tedavi sürecinde onlar da çok yıprandılar, üzüldüler ve bu bebekleri çok istiyorlardı. Tüp bebek ile hamilelik olunca daha hassas bir hamilelik düşünülüyor ama aslında öyle değil. Ama bunu aileme anlatamadım.

 

tüp bebek hikayesi

5 aylık olmuştum, karnım çok büyümüştü, her şey yolundaydı ve ikizlerin büyümeside gayet normaldi. Ancak bir gece müthiş bir karın ağrısı ile uyandım. Ağrı sağ bacağıma da vuruyordu. Erken doğum olacak korkusu ile hemen hastaneye koştuk. Aksi gibi doktorum da yurtdışındaydı. Bize hemen tanıdığı doktorları yönlendirdi. Bebekleri muayene ettiler ve çok şükür onlarda bir şey yoktu ama müthiş bir sancı beni yıkıyordu. Sonunda genel cerrahlar geldi ve yapılan kontrolde apandisitimin patlamak üzere olduğu ve acilen alınması gerektiği söylendi. Hayatımın en kötü günlerinden biriydi, ameliyat olmak istemiyordum çünkü ikizlerime bir şey olmasından çok korkuyordum. Ama doktorlar bu kararımı kabul etmediler ve apandisit patlarsa öleceğimi söylediler. Böylece çok acil olarak ameliyata alındım. Ameliyata hem kadın doğumcular hem de genel cerrahlar girdi ve 2 saat genel anestezi sonunda apandistim alındı. Bundan sonraki sürecim gerçekten çok kötü geçti. Ameliyattan sonra hastanede bir hafta kaldım ve sonrasında eve çıktım. Karnım çok büyüktü, ameliyat yerim çok ağrıyordu ve ilaç kullanamıyordum. Pansuman için gittiğimde dikişlerimde enfeksiyon başladığını ve hastaneye yatmam gerektiği söylendi. Ben tekrar hastaneye yattım ve on gün kaldım. Dikişler açıldı, yara kısmı pansuman edildi. Narkoz ve ilaç da alamadığım için bu enfeksiyon temizleme işi çok canımı yakıyordu. Ameliyat yeri tam 3 kez açılıp yeniden dikildi. Bu süreçte aklımda olan tek şey ikizlerime kavuşmaktı. Eve çıktım, ama dikişlerimden dolayı rahat hareket edemiyordum, doğru dürüst de beslenemiyordum ve hamileliğimde kilo bile verdim.. Ama herşey bununla da bitmedi ve ben bir gece müthiş bir kaşıntı ile uyandım ve o günden doğuma kadar olan sürede bu kaşıntı beni bırakmadı. Bebeklerin atıklarından bu kaşıntının başladığını söylediler. Kendimi parçalayacağım hiç aklıma gelmezdi ve ben bu kaşınmada inanın kendimi parçaladım, her yerim yara içindeydi. Sonunda hamileliğimin 30. Haftasının başında beklenen oldu ve erken doğum başladı. Hastanede 2 gün kaldıktan sonra da ben ikizlerimi, Eren ve Yaren’imi, dünyaya getirdim.

tüp bebek hikayesi

Eşinize hamilelik haberini nasıl verdiniz?

Hamilelik haberini eşimle birlikte öğrendik. Transfer işleminden 15 gün sonra kan testi yaptırmamız gerekiyordu. Zaman gelince kan testi için tüp bebek merkezine gittik. Sonuçların birkaç saat sonra çıkacağını ve bize telefonla haber vereceklerini söylediler. Biz o an eve gidemedik ve merkezin yakınında bir kafede oturarak o telefonun gelmesini bekledik. Yanımda annem ve eşim vardı. Telefon çaldığında ve hemşire mutlu haberi verdiğinde ben sevinçten ağlamaya başladım. Eşim ve annem önce korktular kötü bir haber aldım diye ama müjdeli haberi alınca onlar da sevinçten ağlamaya başladı.

Doğum hikayeni anlatabilir misin?  Bebeklerin kaç hafta ve kaç kilo doğdu?

Kızım ve oğlum 30 haftalık doğdular. Hamileliğim sırasında yaşadığım ameliyat ve kaşıntılarım bu süreci maalesef tetikledi. Ameliyattan sonra düzenim çok bozulmuştu ve erken doğumu önleyici ilaçlar kullanmaya başlamıştım. Ancak sancılarım ve kasılmalarım yavaş yavaş artmaya başladı. Bayramın üçüncü günüydü ikizlerimi dünyaya getirdim. Hemşire önce kızımı yanıma getirdi, bembeyaz bir yüzü vardı ve gözleri kapalıydı. Sonra oğlumu getirmelerini bekledim ama hemşire getirmeyince başımı arkaya çevirip oğlumu sordum. Hemşireler başında bazı şeyler yapıyorlardı ve endişeli görünüyorlardı. O anda bir problem olduğunu anlamıştım. Ve maalesef oğlumu yakından göremedim. Sonra onları hemen kuvözlere koymak için götürdüler. Kaldığım hastanede maalesef bir tane boş kuvöz vardı ve kızım Yareni buraya aldılar. Oğlumu ise başka bir hastaneye götürmek zorunda kaldılar çünkü başka kuvöz yoktu. Her zaman düşünürüm, eğer oğlum da yanımda, yakınımdaki kuvözde olsaydı belki başka türlü olurdu ve hayata daha sımsıkı tutunabilirdi. O gece hiç uyumadım, oğlum ve kızım için dua ettim. Bir gün sonra eşim ve kız kardeşim ağlamaklı gözlerle yanıma geldiklerinde kötü bir şey olduğunu anlamıştım. Oğlum Eren’imi kaybettiğimizi söylediler. Söylenecek çok şey yok, çok ağladım, içim yandı. Keşke o da hayatta olsaydı ama olmadı. Oğlum 1620 gram, kızım 1230 gram doğmuştu. Eren’in kilosu daha iyi olmasına rağmen, ciğerlerinde yaşadığı bir problem nedeni ile onu kaybettiğimizi söyledi doktorumuz. Bir de kızların daha da savaşçı olduğundan bahsetti. Yaren de bu savaşı kazandı.

Gerçekten çok zorlu bir süreç yaşamışsın…

Kızın yenidoğan yoğun bakım ünitesinde kaç gün kaldı. Bu sürede ne hissettin? Neler düşündün?

Oğlum, bir gün kaldı ve vefat etti, kızım ise bir ay kaldı. 1500 grama geldiğinde çıkardılar. Zor günlerdi, her gün öğleden sonra görüş saatinde kızımın yanına gittim, süt verdim. Çok küçük olduğu için ememedi ancak anne sütünü biberonla vermeye çalıştılar. İlk iki gün solunum cihazına bağlıydı daha sonra cihaza gerek kalmadan solunum işlemini yapmaya başladı. Orada çok daha erken doğan bebekler vardı, kötü haber alan anne babalar da vardı. Onları duydukça endişeleriniz daha da artıyordu.Onlar için de üzülüyordunuz.

Bu hüzün ve sevinçle karışık tüp bebek hikayesi önümüzdeki hafta kaldığı yerden devam edecek. Siz de prematüre bebek annesi iseniz ve hikayenizin başka prematüre annelerine ilham vermesini istiyorsanız http://guncelanne.com/iletisim/ adresine mail atabilirsiniz. Prematüre hikayelerinin tamamını okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

 

Yazar Hakkında

Dr. Elif Pınar Çakır

Merhaba! Ben Dr. Elif Pınar Çakır. Anne, çocuk doktoru ve eşim. İflah olmaz bir iyimser, ruhu gezgin, kendi gezgin bir maceraperest, mucizelere ve peri masallarına inanmaktan hala vazgeçmeyen biriyim. Güncel Anne'ye hoşgeldiniz!

Yorum Bırak