Bu hafta Prematür Hikayeleri’nde Gülenay ve 29+3 hafta doğan oğlu Çınar’ın hikayesi var. Bir avukat olan Gülenay Hanım, bize neredeyse başından itibaren sıkıntılı geçen ve 29. haftada sonlanan hamileliğini anlatıyor. Gülenay ve Çınar’ın doğum sonrası hikayesine haftaya yer vereceğim. Prematür Hikayeleri’nin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
Bu yazıya başlamak benim için öylesine zor ki… O günleri tekrar yaşayacağım anlatırken biliyorum… Hamileliği düşündüğüm ve kendimi hazır hissettiğim bir dönemde hamile olduğumu öğrendim… 2 Haziran 2010 , benim için unutulmaz, o özel duygunun kalbime yerleştiği gündü.
Her hamile gibi önce keseyi görmek sonra kalp atışlarını duymak telaşıyla günler birbirini kovaladı… 9. haftada sancılandım, ciddi karın ağrılarım başladı. Doktoruma gittim , rahim ağzında açılma olduğunu düşük riskinin yüksek olduğunu belirterek hormon ilacı başladı… Bu tarih tam da erken rezervasyon ile tatil yaptığımız döneme denk geliyordu, tatile gidip gitmeme konusunda ufak bir tereddüt yaşadıktan sonra doktorumuza tekrar danıştık. Bizi; havuza girmek hariç bir sıkıntı yaşamayacağımı , zaten inançlı her insanın da bildiği gibi eğer düşecekse düşeceğini geri kalan önlemleri aldığımızı hatta tatilinde bana iyi gelebileceğini belirterek ikna etti ve tatile çıktık.
Tatilde yoğun mide bulantılarım başladı, olsundu , güzeldi. Akabinde güneş alerjisi yaşadım tüm vücudum enfeksiyon oldu şişti… Bunlar olağan şeylerdi önemsemedim, Ufak tefek problemlerle döndük evimize ve normal yaşantımıza… 20. haftalara kadar bulantı dışında ciddi bir problem görünmüyordu. Adana’ya kuzenimin 3 Ekimdeki düğününe gitme amacıyla hazırlandım ama içimde bir sıkıntı vardı.Ertesi sabah yola çıkacaktık ama bir tedirgindim ve gece uyumadan dua ettim, benim için hayırlı bir seyahat olmayacaksa Allah’ım lütfen bir işaret ver diye. O gece çok ciddi bir sancı yaşadım , korktuk eşimle, gitsen doktora gece yarısı ne olacak falan diye düşünürken sancı geçti ama biz tabiî ki Adanaya gitme fikrinden vazgeçtik. Ertesi gün pazardı, yine doktor işini erteledik. Pazartesi günü de gidip durumumu anlattık. Muayene sonucunda doktorum servikal hunileşme diye bir tabir kullanarak rahim ağzımda ciddi bir açılma olduğunu eğer yatmazsam her an doğumun başlayabileceğini söyledi, bu da 21. haftaya denk geliyordu. Yine iğne ve hormon ilaçları kullanarak evde 5 gün süreyle istirahat ettim. Ama ilaçlara rağmen sancım geçmiyordu. 5. günün sonunda bir cumartesi gecesi artık Tıp Fakültesinin aciline gitme kararı verdik. Eşimin aile dostu da Kadın Doğum servisinde uzmanlığını almak üzere olan bir asistandı. Ve o gece de nöbetçiydi. Oraya gittiğimde riskin yüksek olduğunu ve hastaneye yatırılmam gerektiğini öğrendim… Doğum her an başlayabilirdi. Bu korku ve paniği yaşamak sancılarımın daha da artmasına neden oluyordu. Ağlayarak yatış işlemlerimi gerçekleştirdik. Korkuyordum , hem bilinmezliğe doğru gidişten, hem bebeğimi kaybetmekten hem de doğumdan… Henüz hiçbir şeye hazır değildim çünkü…
Korku ve sancı dolu bir haftanın sonunda durumum düzeldi , bebek yukarıya çıkmıştı, rahim ağzı normal düzene girmişti, artık çok yorulmamak kaydıyla normal yaşantıma dönebilirdim. İşte sanırım en büyük hatayı da burada yaptım. Hiç yormadım kendimi herhangi bir şey yapmadım ama neticede yatmıyor ayakta bir hamilelik geçiriyordum. Bir gün kanamam oldu , çok korktum derhal doktorumuza gittik ve artık ultrasonla değil normal muayene ile bakmak gerektiğini söyledi öncesinde de NST ye bağlandım, sancı yoktu… Muayenede de rahimde tahriş var , sıkıntı yok dedi. Yine günler hafif kanama ve sancıyla geçti. Bu arada eşim iş için Antalya’ya gitti ben de 3 gün ailemin yanında kaldım , derken 3. günün gecesi , eşim gelmek üzere yola çıktığı vakit sancılanmaya başladım. Önce hafifti , sonra sıklaştı ve annemi uyandırdım, bir müddet üşüdüm mü vb. diye düşünürken sık aralıklarla gelmeye başladı, artık 5 dakikada bir olmaya başlamıştı ve derhal babamı da uyandırıp yine Tıp Fakültesinin aciline gittik. Gece saat 3’tü. Ve ben gebeliğimin 27. haftasında idim. Alttan yapılan muayene ile 2 cm açıklık olduğunu doğumun başladığını ve 4 cm. olursa artık durdurulamayacağını öğrendim. Durdurmak için ellerinden geleni yapacaklardı. Yine hastaneye yattım ama karamsar değildim. Daha evvel de yatmıştım, iyileşip çıkmıştım, düzelecektim. Az olan korkumu, var olan umudum bastırıyordu. Sabaha kadar diken üzerindeydim , ilaçlara ve seruma rağmen sancım azalmıyordu. Tedbiren bana hiçbir şey yedirmiyorlardı.
Sabah olunca yorgun argın eşim geldi, korkulu bekleyişimiz devam ediyordu. Bu ara da hazırlık yapmak istiyordum bir yandan ama türlü bahanelerle engelleniyordum. Çünkü herkeste bir ”haftası düşük yaşamaz ”endişesi mevcuttu sonradan anlıyorum… NST denen lanet cihazda hala sancım çıkmıyordu, ama ben her gün sancı çekiyor ve neden olduğunu anlayamıyordum. Artık öyle noktaya gelmiştim ki bir şeyler dokunuyor gaz sancısı yapıyor diye düşünmeye başlamıştık. Bu arada her gün onlarca kadın bağırarak sancı çekiyor , doğum odasına geçiyor ve yalvar yakar doğuruyorlardı. Psikolojim zaten allak bullaktı. Devamlı ağlıyordum. Normal yaşamdan ve düşünce tarzından çok uzaktım. Her şey bir sis bulutunun ardında yaşanıyor gibiydi. Her an bebeğimin hareketlerini dinlemekten ve varlığını oldukça aşağılarda neredeyse doğum kanalında hissetmekten çok yorulmuş ve korkar hale gelmiştim. Gün boyu serum alıyor 2 saatte bir 2 şer tane ilaç alıyordum ama sancı geçmiyordu bunlara ilaveten bir ilaca daha başladılar. Annem ve kayınvalidem nöbetleşe benimle kalıyorlardı. 2. günün gecesi annem gidip kayınvalidem gelmişti. Tuvalete gitmek üzere kalktım ve çok ciddi miktarda kanamam oldu. Kayınvalideme söyledim, koridora çıktı bir doktor veya hemşire bulmak üzere ama sesimizi duyan yoktu. Çünkü hepsi acil bir doğuma gitmişti ve o gece aksi gibi çok yoğundu. Tanıdığımız asistanı aradık , bize birilerini yönlendirdi. Muayene odasına alındım . Sonrası kabustu. Çatal gibi o masaya oturdum etrafım onlarca tıp öğrencisi asistan ve ebeyle doldu. Rahimin içinin dışına çıkmasını sağlayan o aleti bekledim o vaziyette herkes karşımdayken tam 10 dakika. Ağlıyordum . Zaten sancılanıyordum ve de utanıyordum. Derken alet geldi. Bana verilen cevap açıklık 3,5 cm olmuş , bu doğar sen umutlanma ama suyun patlamamış !!! şeklindeydi. (Bu arada belirtmeyi unuttum beni hep takip eden ilk doktorum her 10 günde bir sıkıntı yaşadığımı anlayıca bana tıp fakültesini önermişti. Ve son işlemi olarak da ciğer geliştirici iğnesini yazdı bebeğimin ve hastaneye yatmadan önce zaten ben bu iğneyi yaptırmıştım.) Bu arada avukat olduğumu belirteyim böyle bir psikoloji içinde kendi haklarımı savunmak söyle dursun konuşamayacak kadar acizleşmiştim.
Tekrara çok düşmek istemiyorum 2 gün boyunca sancı çektim ama o lanet NST de sancı çıkmıyordu ya, doğum yoktu ortada millete göre, 3 Aralık Cuma sabahı çok sancılı uyandım, Dayanamıyordum artık, geliyorlar gidiyorlar ama NST sancı göstermiyor diyorlardı. Ben de susup sessiz sessiz ağlıyordum. Ziyaretçilerim oluyordu , bir yandan ağlayıp bir yandan hatır soruyordum. İlginç şekilde hala bana bir şeyin gaz yaptığını düşünüyordum (gülebilirsiniz)) İnsan konduramıyor hem doktorlardan iyi mi bileceğiz. Derken eşimin arkadaşı olan doktor ameliyatlardan çıkıp geldi ve beni muayene etmek istedi, NST de sancı yok ama ben çok kötüyüm dedim bana dediği henüz 29. haftadasın rahimin çok küçük seni NST ye bağlamak bile doğru değil, 32. haftadan önce NST sancısı gösterge olmaz demesin mi ? Herkes diğer asistanlar da dahil tutuştu. Yine çatala gittimve hayatımın şokunu yaşadım doğurmak üzereydim açıklık 8 cm. di.Ben gün boyu sancı çekmiş gıkımı çıkarmamıştım ama doğuyordu bebeğim, geliyordu. Bunun düşüncesi bile sancıyı unutmama yetti. Koridoru inlettim . BANA DOĞRUYU SÖYLEYİM YAŞAR MI diye, bağırıyor ağlıyor haykırıyor cevap alamıyordum. En son Gökalp diğer annelerden şanslı olduğumu haftamın iyi olduğunu küvezde gelişimini tamamlayabileceğini söyledi. Diğer asistanlardan birine yaşar yani diyerek baktım bana ‘’ciğer geliştirici iğne mucize değil kendini her şeye hazırla’’ dedi.
Bu arada ben hala çataldaydım. Doktorlar aralarında nasıl doğum yapmam gerektiğini tartışıyorlardı, ben normal doğum istiyorum diye ilk yatırılırken ifade etmiştim. Ama onlar kararsızdı, çünkü bebek çok küçüktü normal doğum çok riskliydi. Derken artık bağırdım tamam spinal sezeryan olsun lütfen diye… Annemi ve eşimi hatırlıyorum hayal meyal… İkisi de şoka girmişti.
Bebeğimin ağlayıp ağlamayacağını yani solunum yapıp yapmayacağını merak ettiğim için can havliyle spinal sezeryan istedim. Son derece gergin bir şekilde ameliyat odasına alındım. Bebeğim doğar doğmaz ağladı ve ben de kendimi o an itibariyle rahatlığın kollarına bıraktım. Ses benden gittikçe uzaklaşıyordu ama önemli değildi. Nasıl olsa solunum yapmıştı, görmeme izin vermeden küvöze alıp tüp geçitten çocuk hastanesi kısmına doğru götürdüler. Eşim , çocuk doktoru ve hemşireler bebeğin küvözünü uçarcasına götürüyorlardı. Buna dair çekilen videoyu izledim sonradan oradan biliyorum:) 1440 gram 29+3 haftalık doğdu Çınar…
Prematüre hikayelerinin tamamına ulaşmak için burayı tıklayabilir, siz de hikayenizi Güncel Anne okuyucularıyla paylaşmak isterseniz buraya mail gönderebilirsiniz.
Bu güzel yazıyı okuyunca anneliğin ne kadar kutsal olduğunu bir kez daha anladım, ki henüz bir anne değilken anneliğin muhteşem bir duygu olduğunu hissettim okurken.. Yaşadığınız sıkıntılara, üzüntülere rağmen bebeğinizin sesini duydugunuz andaki duygularınızın herşeye değer oldugunu o kadar güzel anlatmışınız ki agzınıza ve kalemınıze sağlık.. 🙂
Çok teşekkür ederim canım, başaka yüreklerde bizim duygularımızın yankılanması çok hoş bir duygu imiş…
okurken gözyaşlarıma hakim olamadım ve zorlu süreci bir kez daha yaşadım seninle..anlattıklarının her anını, neler yaşadığını ve neler hissettiğini öyle iyi biliyorum ki boğazıma bir yumru oturuyor..Çınar’ın eve gelmesini ve artık onu görebilmeyi nasıl beklediğimizi hatırlıyorum..hele oğlumun gözleri dolu dolu Çınar’ın videolarını izlemesini hiç unutamıyorum.hala öylesine kıymetli Çınar oğlum için..bir anne için çok zorlu bir sınavdan geçtin güzel arkadaşım ama geçti çok şükür ki geçti..ve bize bugün dünya tatlısı küçük kahraman Çınar’ı sevmek kaldı :))
Çok şükür ki geçti, Allah hepimizin evladına bol sağlık versin… Çok teşekkür ederim canım…
Gerçekten çok güzel bir yazı olmuş bende 19 haftalık hamileyim. Bu ikinci bebeğim. Şimdilik bir sorunumuz yok çok şükür. Umarım böyle de gider. Ama bazılarımız için bu süreç çok zorlu geçiyor maalesef. Ama çınarın son resmi yüreğime su serpti. Uzun sağlıklı mutlu ömürleri olsun tüm yavrularımızın.
Evet Çınar şu anda gayet sağlıklı ve mutlu bir çocuk… Siz de inşallah sağlıkla kucağınıza alırsınız.. Sevgiler:)
Canım arkadaşım, “içten gülen gözleri ile yüzüne baktığımızda içimizi ısıtan” yakışıklı Çınar’ımızın bi tanecik annesi… Sesinin güzelliği nasıl yüreğimizi titretiyorsa, yazdıklarınla da aynı etkiyi yarattın inan :))))
Canım, çok teşekkür ederim… Ne diyeceğimi bilemedim:)
müthiş bir hikaye… ne mutlu ki oğluşunuz da siz de bu süreci sağlıkla atlatabilmişsiniz. annelik bir lütuf bebek ise mucize. ben de bir anneyim ve 28 haftalıkken dünyaya gelmiş bir çocuğum. hikayenizi okurken annemden dinlediğim doğum hikayemi de hatırladım… hikayeniz, oğluşunuzun güzelliği ve yazım gücünüz beni çok etkiledi. allah birliğinizi bozmasın.. yavrunuzu size bağışlasın.
Çok teşekkür ederim Kamer, çok mutlu ettin beni… 28 haftalık doğduğunu bilmiyordum. Bol sağlıkla büyüsün çocuklarımız inşallah…
Gülenay ve Çınar’ın hikayesi. Prematür bebek hikayelerinde her zaman bebeğin hayata tutunuş mücadelesi çeker dikkatimizi, ya anneler? annelerin hamilelik, doğum ve doğum sonrası yaşadığı psikoloji…Gülenay ve Çınar’ın hikayesinde biz yanlızca birer seyirciydik ve biz bile o günleri düşündüğümüzde göz yaşlarımıza hakim olamıyoruz. Gülenay canım arkadaşım, benim gözümde bu hikayenin baş rolünde hep sen varsın. Anaların kutsallığının somut kanıtısın seni seviyorum ve hikayenin ikinci kısmını merakla bekliyorum:)
okurken gözlerim doldu…
Okuduklarıma ınanamadım;( neler yasamıssın arkadasımm, olsun onemlı olan onun saglikla kucağına alıp büyüttün ya . Allah sabırını vermiştir . Tebrık ederım senı hemde cokkk
6 aylık bir oğlum var..çok sükür sağlıklı bir hamilelik yaşadım ve spinal sezeryanla 40+6 da dodgu meleğim..hikayenizi okurken gözyaşlarımı tutamadım..mükemmel bir annesiniz,ne kadarda güçlüsünüz..Rabbim size daha büyük imtihanlar yaşatmasın inşallah…
Bide benim hikayemi dinleseniz gözyaslarınız dıez ayni benim gibi
Büşra Hanım hikayenizi guncelanne1@gmail.com a beklerim.
Çok uzun bir hikaye nasıl anlatım yaşadığım acilari nasıl kelimelere dökeyim bilmiyorum yardımcı olursanız baylaşmak isterim
Büşra Hanım, hikayenizi guncelanne1@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.